Bazı çocukların davranış örüntülerini anlama çabası ile onları bir model, kalıp içinden değerlendirme eğilimini sıkça gözlemliyorum.
Çocukların yaşlarına göre ihtiyaçları ve davranış modelleri var.
Ergenliğe girdiklerinde hormonlarının etkisiyle bazı davranışlarının, konuşmalarının sonuçlarını kestirememe ihtimali var. Bu ihtimal bazen seçimlere de yansıyor ve ne kendi hoşlarına giden ne de ailelerinin onayladığı, güven duyduğu sonuçlar çıkarıyor.
Fakat tüm bunların dışında da çocukların, ergenlerin temel ihtiyaçları var. Esas olarak ergenlik döneminde ben ve sen ayrımı ben ve diğer insanlar, ben ve ailem, ben ve çevrem farkındalığına doğru ilerliyor, biçimleniyor.
O güne kadar karaktere işlemiş olan özellikler sosyal ilişkilerde başta olmak üzere yaşamın diğer alanlarında edinilen roller olarak ortaya çıkıyor. Bir çocuğa dürüstlük aşıladıysanız ergenlikte bu arkadaş ilişkilerinde, sınıf ilişkilerinde, ekoloji duyarlılığında edindiği roller üzerinden görünür olmaya başlıyor.
Daha özel bir örnekle açıklarsak sınıf içinde ya da arkadaşlık ilişkilerinde gözle görünen haksızlıklara müdahale etmesi normal ve beklenen bir davranış örüntüsüdür. Bu davranış örüntüsünün değişmesi gerekir, fakat en temelden değil. Düşünce biçimine eklenmesi gereken farkındalıklı bir alan olması gerekir.
Böyle bir örnek üzerinden gittiğimizde, diyelim ki, ergenliğe yeni giriş yapmış ya da ortalarında olan bir çocuk sınıf içi ilişkilerinde sorunlar yaşamaya, saldırganlaşmaya ve kavga etmeye başladı. Okul idaresinden gelen şikayetler ile harekete geçtiniz ve çocuğun durumuna çözüm bulmanı gerektiğini fark ettiniz.
Böyle bir durumda çocuk size öğrettiğiniz değerler üzerinden geri dönüş yapacaktır. Anlattığı olaylarda gösterdiği tepkilere, söylediklerine içten içe hak verecek ama onu değiştirmeniz gerektiğini düşüneceksinizdir. Muhtemelen de, kendi değerlerinizi ve yaklaşımınızı sorgulayacak hatta çok ağır durumlarda ebeveynliğinizden şüphe etmeye başlayacaksınız.
Tam bu noktada, tanıdıklar, eşler, dostlar devreye girecek, son yılların en popüler yönlendirmesi olan “psikoloğa gitmeli” sözleri dökülecek. Siz zaten kendi içinizde ebeveynliğinizi sorgularken işler tamamen çığırından çıkmış olarak kendi benliğinize ait bir yıkım olarak ortaya çıkmış olacak.
Oysa, ne çocuğunuzun ne sizin kendinizde hata kusur aramanıza gerek yok. Dış dünyaya uyumsuz hissetmenize gerek yok.
Burada sadece çocuğunuzun öğrenmesi gereken bir şey var:
Kuralları olan bir yapı içinde mantıklı tutarlılıkla kuralları yönetmek.
Bunun dışında bir yola girdiğinde başını belaya sokacağını öğrenmek. Bunu da öğretmek sizin işiniz değildir.
Bu duruma gelmiş gençlerin ailelerinde genel olarak yapılan psikolog yönlendirmesi “çocuğunuza sınır koyun, kuralları olsun” deniyor. Sorunlu olan bu yaklaşıma yetişkin dünyasından bakalım.
Tüm günün yorgunluğu ve yıpranmışlığı ile döndüğünüz evde aradığınız nedir?
Kuralları ve disiplinli bir ev ortamı mı? Yoksa sevgi, şefkat, rahatlıkla, anlayışla dinlendiğiniz, anlaşıldığınız hissi ile doyduğunuz bir yuva mı?
Buradan çocuğunuzun beklentisine dönmek çok kolay, sizce onun istediği nedir? Kural koyan ebeveynler mi, yoksa koruyuculuğunu ve sarıp sarmalayarak güven duygusunu pekiştiren ebeveynler mi?
Karar size ait.
Bir de karıştırmamak gereken bir durum var. Aile içinde birlikte yaşamayı güçlendirici ve kolaylaştırıcı kurallarınızın olması ile çocuğun kişiliğine ve karakterine müdahale eden kurallarınızın olması arasında dağlar kadar fark var.
Güce, iktidara dayalı kurumlar genç, yetişkin ayırmadan kişilikleri standartlaştırma, mümkünse uyumlu olması için tek tip bir biçime sokma eğilimindedir. Bu eğilime karşı gelen, uyum göstermekte en çok zorlananlar ise güçlü ve bağımsız kişiliği olan kişilerdir.
Bu anlamda kurumlar bu kişiler arasındaki dengeyi sağlamak için kurallar belirler.
Kuralları uygulamak kuralları koyan ve ondan fayda sağlayan kişilerin işidir. Anneler ve babaların sorumluluğu çocuğun bu kurallara uymadığında başına neler gelebileceği hakkında uyarmak ve sonuçlarından korunmanın yollarını öğretmektir.
Yanlış bir yönlendirme ile ergenlik döneminin başında genç evde kurallara, sınırlara tabii kalırsa evden uzaklaşmayı, evi yuva olmaktan çıkarmayı seçer. Böylece aile içi çatışmalı ilişkilerin temeli atılmış olur. Bu da daha fazla seansa gideceğiniz anlamına gelir.
İkinci ve son olarak, bir ergene yapılabilecek en büyük kötülük güvendiği, inandığı ebeveyniyle arasına mesafe koymaktır. Bir de bunu sınırlayıcı ve kısıtlayıcı bir rol vererek yapmaktır. Yeni yeni dış dünyaya açılan çocuğun rehberlik almaya açık olduğu ebeveyniyle arasına mesafe girmesi ergen için hayatın ve ilişkilerin daha zor olması ve daha çok hatalı davranış örüntüsüne girmesi anlamına gelecektir.
ÇATIŞMAYA TOPLUMSAL SİSTEMDEN BAKIŞ
Toplumsal hayattan örneklerle çatışma ve isyana baktığımızda altta yatan dinamiklerin temel olarak bir grup insanın ihtiyaçlarının, yaşamsal beklenti ve taleplerinin karşılanmaması yatar.
Hatta bu karşılanmama durumu karşılanmasını engellemeye yönelik baskıcı kural ve tavırlarla da beslenmiştir. Demokratik olmayan toplumlarda mutlak güç ve tek irade anlayışla bazı grup ve inanç sistemlerini ortak bir noktada toplamak için yasalar çıkarıldığı, kurallar konulduğu ve yaptırımlar uygulandığına dair birçok örneği tarih içinde bulabiliriz.
Bu tür yaklaşımlar en sonunda bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine kavuşması için isyan etmeleri ile sonuçlanmıştır. Bazı isyanlar devrimci ve yenilikçi sonuçlar ile daha yaşanılır, daha özgür bir toplumun yolunu açmıştır.
Bizi burada ilgilendiren bu perspektifi bireyin hayatına indirdiğimizde çatışma ya da isyana neden olan, sınırlara ve kurallara tahammülsüz bir bireyin bir kısıtlanma altında olma ihtimalidir.
Bu her zaman için isyanın ya da çatışmanın olduğu ortamdan kaynaklanmaz. Ergenin kurduğu yakın ilişkilerinden birinde bir ebeveyn, bir akraba ya da ona yakın olan sıkça zaman geçirdiği birisi gereğinden fazla kuralcı davranıyor olabilir. Bu kuralların da farkında olmayabilir.
Tüm bu nedenler gözetilmeden ergenin davranışını değiştirmeye çalışmak ve bunun için ebeveyni yönlendirmek etkili, yapıcı bir sonuç doğurmaz.
Her bireyin, diğer bireyler gibi özgürlük ve bağımsızlığa olan ihtiyacının psikoterapide temel ihtiyaçlar içerisinde yer aldığını ve doğru yollarla karşılanması gerektiğini (kuralları mantıklı bir yönetim yaklaşımıyla) her zaman hepimizin hatırlaması gerekiyor.
Okumak İsteyebilirsiniz:
Ücretsiz abone olarak bireysel, ilişki, çift ve aile danışmanlığı konusunda yayınlanan her yazı için kısa bir mail alabilirsiniz.
YouTube kanalına abone olarak her Podcast yayınlandığında bildirim alabilirsiniz. Abone olmak için aşağıdaki kutucuktaki bağlantıyı takip edin.
Deniz Can kimdir?
Sitede yayınlanan yazıların yazarı.
Bireysel & İlişki & Aile Danışmanı.
Uzman Sosyolog.
Yayınları dinleyebileceğiniz platformlar:
YASAL UYARI: Sayfada yer alan sağlık ile ilgili bilgiler yalnızca eğitim amaçlıdır ve bir sağlık uzmanı tarafından uygulanan tıbbi tedavinin yerini alması amaçlanmamıştır. Bilgilerin okuyucunun durumuna uygunluğunu belirlemek için mutlaka uzmana danışılmalıdır. Bu sitede yer alan yazıların tümü bana ait olup telif hakkı yasası ile korunmaktadır.
Comments